3 Eylül 2008 Çarşamba

...başka birşey...

Bir butiğin içi. Giysiler çeşit çeşit, renk renk ve tonlarına göre dizilmiş askılarında duruyor. İçerisi boş. Bir yanda üzerinde yazar kasanın bulunduğu bir masa görünmekte, diğer yanda bir kadının sesinden çok uzaktan, dipten, derinden bir şarkı duyulmakta içli ve dokunaklı. Gittikçe yükselir ses, yaklaşır, derken görünür şarkıcımız. Bir elinde paspas, bir yandan temizlik yapan diğer yandan etrafı kolaçan eden gencecik bir kızdır kendisi.

Kalbim kırık sevgili
Ama yine de gel
Özlem sardı içimi sevgili

Savaşın ortasındayız bak
Yıkılıyor bir bir anıtlarımız
Umutsuzluk sardı içimi

Yarın ne olacak diye bekleyemeceğimiz bir an bu yaşanan

Kaybolup gitti attığımız taşlar
Sonsuzluğun derinliğinde çoktan
Kurtulamayız artık sevgili
Hiçbir kaçışımız yok ötelere

Kalbim kırık sevgili
Ama yine de gel
Özlem sardı içimi sevgili

Değişimin beşiğinde yitirildi coşkular cansızlaştı soluklarımız

Sevgili biz değiliz artık geride bıraktığımız
Yenildiysek hiç kazanmadık da değil
Sarhoş olmacasına içip kutlanacak
Nice güzel günler var

Yine de gel sevgili kırık olsa da kalbin

O kaptırmıştı kendini şarkısına biz de… Butik açılmış, etrafı insanlar sarmış. Kimse ona aldırış etmiyor. Giysilerle ilgileniyorlar yalnızca. Şarkının sonunda rüyasından uyanan genç kız, mahmur gözlerle bakar etrafına. Birden nerede bulunduğunun ayırdın varır, ürperir. Elindeki paspası kaptığı gibi panikle fırlar butiğin diplerine doğru ve gözden yiter.

O esnada içeriye orta yaşlı ama yaşını pek göstermeyen, minyon tavuk piliçtir hesabı, ne aradığından son derece emin bir hanım girer. Doğrudan butikte pantolonların bulunduğu bölüme yönelir. Bakar, bir süre inceler. Genç kız üzerindeki önlüğü çıkartmış, yüzünü temizlemiş, saçlarını taramış, kendine epey bir çeki düzen verip derlenip toplanmış bir halde görünerek hafif aceleyle bu hanım müşteriye doğru yaklaşır ve hanıma nazikçe sorar. Yardımcı olabilir miyim? Pantolon almak istiyorum, acaba yirmi bedeni var mı bunların diyen hanım eliyle üst rafı işaret edince, bir bakayım diyerek öteki rafların yanında duran merdiveni dikkatle çekerek tırmanır. Ah evet, var. Hanıma bakar. Hanım da durur ve Eee, deneyebilir miyim diye sorar tereddütsüz. Aa elbette der genç kız bir anlık saflıkla ve raftan pantolonu çekip aşağıya iner.

Peki, aynı kalıpta başka model var mıdır, değişik renklerde mesela, diye soran hanımın elindeki pantolonu inceleyen genç kız, bir katalog alır masadan ve hanıma uzatır. Hanım bu kez elindekiyle İlgilenmeyi bırakıp katalogu incelemeye koyulur. Genç kız diğer müşterilere yönelmiştir bu arda ancak fark etmez hanım. Derken başını kaldırıp genç kızı göremeyince aranır, diğer müşterilerle ilgilendiğini anlar ve elindekini denemek üzere kabinlere doğru yönelip boş olan birinin içine girip kapısını kapar.

Bir süre sonra kabinden çıktığında, hala elinde tuttuğu pantolonla bir çalışanı arar gözleri, yüzünde umutsuz bir ifadeyle. Nitekim genç kız müşterisini unutmamıştır ona doğru yaklaşır. Aa… şey, bu olmadı. Başka bir tane denemeliyim. Kataloga bakarak, acaba şu ve şu modelleri deneyebilir miyim diye gösterir sıkıntılı bir halde. Tabii der genç çalışan bedeniniz yirmi miydi? Geçiştiren bir evet, evetle yanıt verir hanım. Genç kız pantolonları indirmeye davranırken hanım da iç geçirir etrafına bakınarak. Ah, ah!

Genç kız bu kez elinde iki farklı pantolonla iner basamaktan ve sakince yaklaşır, ancak hanım alelacele bir teşekkürle elindekileri kaptığı gibi kabine savuşur. Ardından hayretle baka kalır genç kız gözlerini-ağzını şaşıran bir ifadeyle açıp. Sonra da omuz silkip diğer müşterileriyle ilgilenmeye devam eder.

Hanım bir birini bir diğerini deneyerek kabinden kabine birkaç kez girip çıkarak, uzun uzadıya aynalara bakarak dakikalarca tetkik ettikten sonra bile pantolonlar hakkında şüphe içindedir hala. Etrafına bakıp onaylayıcı gözler arar ancak herkes kendi derdindedir her zamanki gibi. Son bir kez daha aynaya baktıktan sonra kabinde kaybolur yine.

Bir süre sonra hangisini almak istediğine karar vermiş olarak çıkarttığı pantolonlarla kabinin ardında görünür ve hemen kasaya yaklaşıp, bunları alıyorum, der. Kredi kartıyla ödeyebilir miyim, diye de çekinerek ekler. Kasiyer, tabii, kartınızı alayım, deyip elini uzatır ve pantolonları alır. Hanım çantasından cüzdanını, cüzdanından diğer kartların içinden birini çeker ve kasiyere uzatır. İşlemlerin yapılmasını beklemeye koyulur. Beklerken gözleri butiğin içini radar gibi taramaktadır. Kendisine hizmet eden genç kızı yakalayınca bakışları anında gülümser. Kasiyer imzalaması için dekontu ve kalemi uzatmıştır bu arada. Hemen imzalar. Büyücek bir poşet torbaya konularak ve iyi günlerde kullanın dilekleriyle hanıma teslim edilir pantolonlar. Hanım da teşekkür ettikten sonra, tam butikten çıkacaktır ki önemli bir şeyi hatırlamış gibi duraklar. Henüz çantasına atmadığı cüzdanından bir miktar bozukluk çıkartır ve genç kıza yaklaşır. Elini uzatıp, tokalaşmak niyetiyle elini uzatan genç kızın avucuna çok teşekkür ederim size deyip diğer eliyle de sıkıca üstüne bastırır. Ağzından çıkan güle güle, iyi günlerde kullanın, yine bekleriz gibi cümleler ton ton şaşkınlık içeren vurgular alırken bu sırada yüzü de renkten renge giren genç kızın bu duruma gerçekten çok şaşırmıştır cümleleri kesilir bir anda, şaşırıp yutkunur, çekinik bir ama çıkar ağzından ve kasiyere kayar bakışları. Hanımsa lütfen, lütfen diye ısrarını sürdürürken gayet iyi bir davranışta bulunduğunun hararetiyle işin vahametini gözden kaçırmış başını da onaylayan bir anlamda sallamaktadır habire. Sonunda kabul ettirdiği bu teklifi beğendirdiğini düşünerek butikten çıkar gider genç kızı sarsılmış bir halde ardında bırakarak.

Genç kız şimdi sevinsin mi üzülsün mü bilemez bir haldedir. Yanına yaklaşan kasiyere ne yaptı gördün mü doğrusu hiç bir anlam veremedim buna deyince gördüm maalesef diye karşılık verir kasiyer. Ama boşver. Bana da oluyor arasıra, merak etme benden sır çıkmaz diyerek omuz vurup, göz kırpar kıza. Genç kız derin bir oh çektikten sonra öyle korktum ki anlatamam der. Eğer patron olsaydı kesin çıkışımı verirdi elime. Tamam diyerek teselli eder kasiyer düşünme artık, bizbizeyiz işte burada. Yalnız bir daha ki sefere daha dikkatli ol. Demek bu da olabiliyormuş işte ona göre yani. Şaşırma şaşkınlığın daha çok ele verdi zaten. Yoksa ben de bir şey anlamayacaktım. Hiçbir şey olmuyormuş gibi davran. Yoksa yemin ederim ikimizin de hayatı kayar bilmiş ol.

Neden diye sorar bunu üzerine genç kız merakla, senin niye hayatın kaysın ki? Anlamıyor musun hala? Bu bölümdeki her şeyden beni sorumlu tuttu patron. Özellikle de ekipten. Gözlerimi bir saniye bile üzerinizden ayırmamam gerekiyor yani. Ufacık bir yanlışta, müsamaha gösterip rapor tutmazsam bu işi unutmam gerekiyormuş. Yani anlayacağın birimizin foyası çıkarsa ortaya hepimiz sapır sapır dökülürüz. Bunu da rapor edeceksin yani öyle mi? diye sorar genç kız endişeyle. Tabii ki, derin bir soluk alır kasiyer gerginleşen sinirlerini yatıştırmak için sonra daha sakin ve sesinin perdesini düşürerek, hiç bir şeyi rapor falan edecek değilim diye sürdürür. Kimseyi ispiyonlamak ya da ele vermek gibi bir prensibim yok çok şükür. Hem baksana aldığımız ücrete. Bırakalım müşteri memnuniyetini nasıl diliyorsa öyle göstersin. Böylece elimize geçecek hak edilmiş üç kuruş bahşişin ne zararı olur şirkete. Hiç! Hiçbir zararı olmaz der genç kız da hemen. Ama yine de bu patronların işine gelmiyor canım. Neden? Neden olacak, bizi kendilerine mahkûm kılmak için. Kendilerinin takdir edeceği o üç kuruşa talim etmemiz, sadakatli olmamız için, yok efendim iş disiplini, yok efendim müesseselerinin onuru filan falan türü ıvır zıvırı kıvırıp boru yapıp sokuyorlar afedersin şeyimize. Aslı astarı olmayan şeyler uydurup boynumuzu burmak istiyorlar işte durmadan.

Kasiyerin siniri depreşmiştir iyice. Heyecanlanan genç kız da şaşkınlığı bir kat daha artarak etrafına bakınırken şişt patron diyerek uzaklaşırlar bir anda civa gibi birbirlerinden ve her ikisi de butiğin en ücra köşelerinde sanki çok önemli bir şey arıyorlarmışçasına işe girişirler.

Patron, son derece meşgul, işine iyice dalmış bir görüntü veren kasiyere memnun, tumturaklı, ciddi bir şekilde yaklaşır. Bunu gören kasiyer de düzeltir yanını sağını solunu saygılı bir tavırla gülümseyerek selamlar. Murat Bey, hoş geldiniz!

Genç kız butiğin arkalarında, uzaktan uzağa sezdirmeden izlerken bu karşılaşma anını kasiyerin gösterdiği doksan dokuz derecelik dönüş performansına inanamaz gözlerle baka kalır. Vitrin mankenlerinin gölgelerine sığınır iyice ve gözden kaybolur.

Hiç yorum yok: